Melez Kampı
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Melez Kampına Hoşgeldiniz!
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Jill Violet Temple RP

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Jill Violet Temple

Jill Violet Temple


Lakap : Ji, Vi, Let, Vio
Mesaj Sayısı : 24

Jill Violet Temple RP Empty
MesajKonu: Jill Violet Temple RP   Jill Violet Temple RP Icon_minitimeC.tesi Tem. 09, 2011 1:22 pm

Küçük üvey kardeşimin çığlıklarıyla üvey annem ve babam odaya daldı. "Aman tanrım Jill! Bu sefer ne yapıyorsun?" diye bağırdı üvey annem beni bebeğin beşiğinin yanında görünce. Hemen ellerimi üvey kardeşimin üzerinden çektim ve onlara bakıp pis pis sırıttım. Üvey babam "Jill hemen dışarı çık. Seninle son kez konuşacağım!" diye bağırdı, o sırada üvey annem de bebeğin durumuna bakmak için beşiğe doğru eğildi. Gören de ona işkence ettiğimi sanacaktı. "Sadece eğleniyorduk" diye söylendim masum bir edayla. Boynumu eğdim ve salona ilerlemeye başladım. 6 aylık kardeşimin elini yüzünü boyadım, ne olmuş yani? Beni evden mi atacaklar? Ne olur atsınlar! Üvey babam arkamdan geldi ve kapıyı kapattı. Sakin bir ses tonuyla "Jill, seni seviyoruz kızım. Biliyoruz, 16 yaşındaki bir genci evlat edinmek zor. Ama bu hayata alışmanı istiyoruz. Çok mu? Seni evimize aldık, yedirdik. Seni çok sevdik. Neden bize bunu yapıyorsun?" diye sordu. Göründüğüm kadar umursamaz değildim. Bu iyi insanlara bu kadar kötü, bencilce davranmamalıydım, bunu hak etmiyorlardı. Beni gerçekten seviyorlardı. Zenginlerdi ve bana istediğim her şeyi alıyorlardı. Ama benim amacım bu aşırı güzel ev ortamından uzaklaşmaktı. Hayattaki tek amacım da bu olmuştu zaten. Benim gerçek evim London Yetimhanesi'ydi. Annem ve babam ben çok küçükken ölmüş. Daha doğrusu, öyle söylüyorlardı. Kuzenlerim vardı tabii. İkiz kuzenlerim Oliv ve Perc. Onlar için canımı bile feda edebilirdim. 4 yaşından beri beni evlatlık alan ailelere karşı içimde ister istemez bir nefret oluşuyordu. Ben onları değil, gerçek anne babamı istiyordum. Ama bunu kendime asla itiraf edemedim. Böylece, beni evlatlık alan ailelere (yaklaşık 20-25 tane) türlü işkenceler yaparak, beni yetimhaneme geri göndermelerini sağladım. Böylece kuzenlerime geri döndüm. Aslında herhangi birisiyle yaşam çok güzel olabilirdi. Ama bunu hiçbir zaman istemedim.
Üvey babam bana soran gözlerle bakmaya devam ediyordu. Simsiyah saçları, beyaz teni vardı. Üzüldüğü o kadar belliydi ki, gri gözlerinden neredeyse yaşlar akacaktı. Kendimi çok kötü hissettim, 4 aydır onlarla yaşıyordum, her türlü yaramazlığıma katlanmışlardı, ne istersem yapmışlardı. Ona verecek bir cevabım yoktu. Oturduğum koltuktan sinirle ayağa kalktım, yumruğumu sıktım ve "Ben yetimhaneme gidiyorum!" diye bağırdım. Pembe, büyük odama gitmek için merdivenlere doğru ilerledim. Odama girene kadar gözyaşlarımı tutabilsem de, odam da hıçkırarak ağlamaya başladım. Hemen büyük dolabımın bir köşesinde sakladığım sırt çantamı bıraktım. Tüm eşyalarımın içinde olduğu, her türlü kaçma ihtimaline karşı hazırda beklettiğim sırt çantam. Onu hızlıca sırtıma geçirdim ve odamdan çıkıp sertçe kapıyı çektim. Kafam karışıktı, hem üzgündüm, hem de seviniyordum. Babam, annem, kardeşim salonun ortasında duruyordu. Gitmemi kabullenmişlerdi çoktan, sadece izliyorlardı. Annemin derin mavi gözleri dolmuştu. "Yarın gelir işlemleri halledersiniz artık!" dedim sinirle, ve güzel evden dışarı çıktım.
Derin bir nefes verdikten sonra telefonla bir taksi çağırdım ve beklemeye koyuldum. "Yine özgürüm!" diye mırıldandım. Taksiyi görünce mutluluğum daha da arttı. Beni yetimhaneme götürecek olan arabanın kapısını açtım, çantamı içeri attım. Yaşlı şoför bana dik dik bakarken arka koltuğa yerleştim, son derece ciddi bir sesle "London Yetimhanesi" dedim. Sonra mp3'ümü çıkarmak için çantama uzandım. "Üzgünüm" dedi şoför. Bu sefer dik dik bakma sırası bendeydi. "Bir sonraki durağınız, midem olacak" dedi. Birden gözlerimin önünde yaşlı şoför değişmeye başladı. Artık ten rengi koyu yeşildi, siyah siyah benekleri vardı. Kafasında boynuzlara benzer şeyler çıkmaya başlayınca çığlığı bastım ve taksinin içinde üstüme çullanan yaratığa sıkı bir tekme attım. Yaptığıma şaşırdım, çünkü yaratık cüssesine rağmen taksinin ön camına yapıştı. Ben de fırsattan istifade hemen dışarı çıkıp deli gibi koşmaya başladım. Henüz evin önünden ayrılmamıştık. Eğer eve girseydim, peşimden gelirdi ve onlara bir zarar verebilirdi, gelmezse de anlattıklarımdan dolayı beni deli sanacaklardı ya da en kötüsü kendimi acındırmaya çalıştığımı. Derin bir nefes alıp arkama baktım. Yaratık taksinin içinde debeleniyordu. Arkama bakarak koşarken birine çarptım. Hemen önüme döndüm, benim boylarımda, koyu tenli, kıvırcık saçlı bir çocuktu. Özür dilemeden koşmaya devam ettim. Çarptığım çocuk arkamdan bağırıyordu. "Hey, bekle! Sen Jill misin?" Biraz önce yaşadığım olaydan sonra durmamın imkanı yoktu, koşmaya devam ettim. Ama çocuk da arkamdan gelmeye ve bağırmaya devam ediyordu. "Merak etme, seni o yaratıktan kurtarabilirim. Beni buraya müdiren yolladı, Mrs. Lola!" Müdiremin adını duyduğum anda durdum ve arkama baktım. Çocuk yanıma kadar koştu ve soluklanmaya çalıştı. "Sen, sen neden bahsediyorsun? Müdirem seni niye yolladı? O yaratık da neydi öyle?!" diye bağırdım. "Gel, müdiren sana her şeyi açıklar. Ondan duyman daha iyi olur" dedi ve havaya altından yapılmış, paraya benzer bir şey attı. Kaldırıma çıktı ve önümüzde bir taksi belirdi. O canavardan sonra buna şaşırmamıştım. "Hadi bin, canavar yaklaşıyor!" diye bağırdı. "Şoför yaratık değil, değil mi?" diye sordum tereddütle. Sesim titriyordu. "Bin hadi!" dedi ve beni içeri itti. Şoföre "Brighton Yetimhanesine" dedi ve bir anda araba hızlandı. 1 saniye içinde ne ev kalmıştı, ne de canavar. "Sence de çok hızlı gitmiyor muyuz?" diye sordum çocuğa. Gülmekle yetindi. "Tehlikeyi atlattın!" "Yaa, ne demezsin" diye söylendim.
5 dakika içinde yetimhanenin kapısındaydık. Müdirem beni bekliyordu. Taksiden inince "Merhaba canım" dedi güzel gülümsemesiyle. Her zaman ki gibiydi, genç ve güzel. Kızıl saçları doğaldı, koyu renkli gözleriyle insanı büyülerdi. Çoğu zaman göz renginin ne olduğunu anlamaya çalışarak, dikkatlice gözlerine bakmaya çalışırdım. Koyu gri, siyah, koyu kahverengi. Şimdi de gizemli bir renge bürünmüştü. Ona gülümseyerek karşılık vermeyi isterdim ama gördüklerimden dolayı sarsılmıştım. Koştum ve boynuna sarıldım. Tekrar güvende hissediyordum kendimi. Bana sıkı sıkı sarıldı ve gözyaşlarımı sildi. "Merak etme canım, her şeyi açıklayacağım. Ted, sen gidebilirsin. Teşekkür ederim" dedi. Ted başını usulca salladı, taksiye bindi ve hızla uzaklaştı. "Gel" dedi müdirem "Sana sıcak bir kahve yapayım. Vanilyalı çok seversin" dedi. İşte buna hayır diyemezdim.
Kahvemi yudumlamaya başladım. Sıcaklığı dilimi yaksa da, ağzımda bıraktığı tat kadar hiçbir şey beni rahatlatmıyordu. "Artık anlatır mısınız Müdirem?" diye sordum sakince. İç çekti ve gerçekleri anlatmaya başladı. "Yunan mitolojisini çok iyi biliyorsun Jill. Sana küçükken bütün efsaneleri, tanrıları, tanrıçaları, canavarları anlatırdım" Uyku öncesi masalları yerine Yunan efsaneleri ile büyümüştüm, bayılırdım dinlemeye. Ama sözün gittiği yeri anlamıştım, olması imkansız bir şeydi. Şaşkın ifademi görünce gülümsedi. "Zeki bir kızsın Jill. Çok güçlüsün. Sana şimdi söyleyeceklerimi kaldırabileceğini biliyorum" "Bana onların gerçek olduğunu söylemeyeceksiniz, değil mi?" diye sordum. Cevaptan korkuyordum aslında. "Onların hepsi gerçek canım" dedi, sesinde tek bir duygu yoktu. Donup kaldım ve düşünmeye başladım. Eğer bunu başka biri söyleseydi, onun kesinlikle deli olduğunu düşünürdüm ama karşımdaki insan, müdiremdi. Taptığım, örnek aldığım, deli gibi sevdiğim insan. Üstelik, taksideki canavarı da görmüştüm. İnanmamak elde değildi. "Sen de, o tarnılardan bir tanesinin kızısın. Yani bir.." sözünü ben tamamladım. "Yani bir melez." Hala şoktaydım ama şaşırtıcı derecede çabuk algılıyordum. "Hayatında her zaman karşına canavarlar çıkacak. Kendini korumayı öğrenmelisin. Senin gibi bir çok melezin gittiği bir kamp var. Eğitim gördükleri, güvende oldukları yer. Şimdi seni oraya götüreceğim. Orada sana her şeyi detaylıca anlatacaklardır" dedi. "Ya kuzenlerim, onlar olmadan hiçbir yere tek adım atmam!" "Merak etme canım, onlar da oradalar" Kuzenlerim oradaysa, ben de orada olmalıydım. Hiç düşünmeden ayağa kalktım. "Gide
lim"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://scythee.tumblr.com
Amphitrite
Admin
Amphitrite


Lakap : Bana Lakap ha?
Mesaj Sayısı : 59

Jill Violet Temple RP Empty
MesajKonu: Geri: Jill Violet Temple RP   Jill Violet Temple RP Icon_minitimeC.tesi Tem. 09, 2011 1:24 pm

Tebrikler, Rp Puanınız 100!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Jill Violet Temple RP
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Jill Violet
» Esmeralda G. Temple
» Perc Temple
» Hanna Olıvıa Temple.
» #Esmeralda Gwen Temple's

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Melez Kampı :: Karakter :: Karakter Oluşturma :: Rp Puanı Belirleme-
Buraya geçin: