Melez Kampı
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Melez Kampına Hoşgeldiniz!
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Steve J. Christensén

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Steve J. Christensén
Khione Çocuğu
Khione Çocuğu
Steve J. Christensén


Lakap : Gereksiz. Adım ile hitap et
Mesaj Sayısı : 5

Steve J. Christensén Empty
MesajKonu: Steve J. Christensén   Steve J. Christensén Icon_minitimePtsi Tem. 11, 2011 3:57 pm

Yeni doğmuş bir güne uyanmak, bu olsa gerekti. Cumartesi sabahıydı, güneşli bir cumartesi sabahı. İçim içime sığmıyordu. Kuşlar uçuşuyordu adeta içimde. Karnıma ağrılar giriyordu. İnsana tatlı bir acı hissettiren ağrılar.Boğazımdan kalbime ılık bir şeyler akıyordu. Nedenini biliyordum. Yine onu düşünüyordum -Emma'yı- Altın sarısı ipeksi saçları, deniz mavisi gözleri, kıpkırmızı dudakları ve kalbimi ele geçiren o gülüşü. Ona deli gibi aşıktım. Onun için yapamayacağım şey yoktu. '' Canımı vermeye hazırdım onun için.'' Gözlerimi tavana diktim. Normalden erken uyanmıştım bu gün. Emma'yı düşünmek için fazladan yarım saatim vardı. Geçirdiğimiz günleri düşünüyordum. En kötüsü onu bu kadar severken hiç bir şey söyleyememem, bu canımı gerçekten çok yakıyordu. En yakın arkadaşıydım. Beni ''arkadaşı'' olarak görüyordu. Ona açılıp her şeyi rezil edemezdim. Birden boncuk boncuk terlediğimi fark ettim. Üstümde kapkalın bir yorgan vardı. Oda yetmezmiş gibi güneş doğrudan üzerime vuruyordu. ''Biraz daha yatakta kalırsam eriyeceğim''diye düşündüm. Yorganımı üstümden attım.Daha sonra yavaşça doğruldum. Tam karşımda duran aynaya baktım. Berbat bir haldeydim. Her zaman şekilli olan saçlarım karmakarışık olmuştu.Gözlerimi ovuşturdum.Sonra aynaya bir daha baktım ve sevinçten çığlığı bastım.Koşarak aynaya yaklaştım. Tam burnumun üstünde duran ve ''Bob'' adını taktığım sivilcem kaybolmuştu. Sevinçten bağırmak istiyordum ama annemi uyandırabilirdim . Bende bağırmak yerine tıpkı bir çocuk gibi hoplayıp zıpladım. Bu gün hiç bir şey moralimi bozamaz diye düşünüyordum. Ama fazlası ile yanıldığımı gün sonunda anlayacaktım. Saçımı başımı düzeltmek için banyoya doğru yürüdüm. Banyo kapısı bana hep tuhaf gelmişti ama bu gün daha bir tuhaftı . Uzaktan bakınca bildiğimiz ahşap kapıdan hiç bir farkı yok. Ama yaklaştıkça hayal meyal bir kartal ve etrafında da şimşekler olan bir resim görüyordum. Ve işin ilginç olanı kartal beni izliyordu. Bundan anneme bahsettiğim zamanlar konuyu hemen geçiştiriyor fazla film izlediğimi söylüyordu ama ben gördüğüme emindim. İlginç olan şey ise bu gün resim daha da belirginleşmişti ve kartalın beni izlediğini çok net görebiliyordum. '' Aklımı kaçırmış olmalıyım.'' diye sesli bir biçimde düşündüm. Banyoya girdim. Saçımı başımı düzelttim . Diş fırçalamak gibi bir kaç rutin iş daha yaptıktan sonra banyodan çıktım. Bir şarkı mırıldanarak odama doğru yürümeye başladım. Odamdan içeri girdiğimde saatim çaldı. Tiyatronun başlamasına bir saat kaldığını haber veriyordu bu ses. Aynı zamanda dostum Zack ile buluşmama da yarım saat kaldığını bildiriyordu. Gardolabımın kapağını açtım. Seçim yapmak için zamanım yoktu. Elime ilk gelen şeyi üstüme geçirdim. Neyseki elime ilk gelen şey en sevdiğim kotum ve Emma'nın en sevdiği T-Shirt idi. Aynada kendime baktım ve gülümseyerek '' Steve, bu gün harika olacak.'' dedim. Öyle olmasını çok istiyordum. Tam 6 aydır cesaretimi toplamaya çalışıyordum ve bu gün Emma'ya açılacaktım. Tam odamdan çıkarken Parfüm sıkmayı unuttuğum aklıma geldi. Aslında öyle her gün parfüm kullanan biri değildim ama bu gün çok özel bir gündü. Parfümümü sıktım ve odadan dışarı çıktım. Dışarı çıkar çıkmaz burnuma nefis bir omlet kokusu geldi. Annem ben süslenmek ile uğraşırken kalkmış ve müthiş bir kahvaltı hazırlamış olmalıydı.Alt kata inen merdivenlerin korkuluğundan sarkıp '' Anne, yine döktürdün''diye seslendim. Güldü ve '' Eğer biraz daha oyalanırsan yemek için vaktin olmayacak '' diye yukarı seslendi. Haklıydı. Pek vaktim olduğu söylenemezdi. Koşarak merdivenlerden indim. Mutfağın önüne geldiğimde koku iyice artmıştı. Annemin o enfes peynirli omletinin kokusuydu bu. Annem diye söylemiyorum ama yemek yapmak konusunda gerçekten çok yetenekli. İnanılmaz yemekler yapıyor. Kaç kez ''Gel bir dükkan açalım, bak köşe oluruz '' dedim ama dinletemedim. Koşarak masaya oturdum. Nefes bile almadan sofrada ne var ne yok yedim . Annem tam bir şeyler söyleyecek oldu ki lafı azına tıkadım '' Görüşürüz anne.Çok geç kaldım hemen çıkmam lazım. '' Önce biraz şaşırdı ama sonra gülümseyerek '' Akşam geç kalma. '' dedi. Tamam anlamında kafamı salladım. Daha sonra ayakkabılarımı giymeye koyuldum. Aslında böyle annemin azına lafı tıkmak hiç hoşuma gitmiyordu ama eğer bir başlasaydı karşı komşumuzun oğlunun giydiği ayakkabının ne kadar uyumsuz olduğuna kadar uzardı konuşma. Ve açıkçası benim o kadar vaktim yoktu. Uzun uğraşlar sonucunda sol bağcığımıda bağlayıp evden çıktım. Zack ile buluşacağımız yere doğru yürümeye başladım.




5 dakika sonra buluşacağımız yerdeydim. Zack ortalıkta yoktu. Bir kaç dakika bekledikten sonra kalabalığın arasında onu fark ettim. Gerçi fark etmesi çok zor olan biri değildi. Her zaman sırıtırdı. Yüzünden gülümseme hiç eksik olmazdı. Çok kafa dengi bir çocuktur aslında Zack . İyi bir dost iyi bir sırdaş ve aynı zamanda iyi bir labarotuar eşidir. Yalnız iğrenç ötesi espiri yapar. Saçma salak şeyler üretmekte üstüne yoktur. Ve bazen gerçekten tahammül edilemez derecede can sıkıcı olur espirileri. İyi çocuktur yani . Kalabalığın arasından sıyrılıp yanıma geldi. Sırtıma öyle bir indirdi ki ciğerlerimin eline düşeceğini zannettim. O ise sırıtmak ile meşguldü. Aniden yüzündeki sırıtma yok oldu ki bu her zaman olan bir şey değildi. Gayet ciddi bir şekilde '' Ee ortak bu gün büyük gün sanırsam ? '' dedi. Aniden bu gün Emma'ya açılacağım geldi aklıma. Zorlu ve uzun bir gün beni bekliyordu . Suratım asıldı . Düşünceli düşünceli tiyatroya doğru yürümeye başladık. Benim dalgın olduğumu gören Zack espiriyi patlattı ki keşke hiç yapmasaydı ''Elma neden diskoya gitmiş?'' '' Bu nasıl bir soru ya ? Neden gitmiş ? '' ''Kurtlarını dökmek için.'' Yıkılmıştım. Bütün yaşama isteğim o anda kaçtı. Yoldan hızla geçen arabalardan birinin önüne atlamak istiyordum. Manalı manalı Zack'ın suratına baktım. '' Bunu gerçekten yapmadın değil mi ? Ben az önce hayal gördüm.'' İçten bir kahkaha attı. '' Bu kadar çok seveceğini bilseydim daha önce yapardım bu espiriyi. '' dedi sırıtarak.Tamamen çökmüştüm. Başka espiri kaldıracak halim yoktu. Zaten Emma'ya açılma fikri beni çok geriyordu birde bu espirilere katlanamazdım. Oldukça kendimden emin bir şekilde '' Ortak eğer yol boyunca başka bir espiri denemesinde bulunursan gün sonunda helvanı yeriz. Umarım ne demek istediğimi anlatabilmişimdir.'' dedim. Bunu ne kadar sert bir biçimde söyledim bilmiyorum ama Zack yol boyunca başka espiri yapmadı. Tiyatro kapısının önünde Emma duruyordu. Suflör ile konuşuyor büyük bir ihtimal nerelerde yardım etmesi gerektiğini anlatıyordu. Aniden bir şey fark ettim. Bu çocuk ile Emma birbirlerine çok yakındılar. Çocuk ilginç ilginç hareketler yapıyor kızı adeta bildiğiniz anlamda yemek ister gibi bakıyordu.. Yumruğumu sıktım. Aynı anda şiddetli bir gök gürültüsü duydum. O kadar şiddetliydi ki ben bile korkmuştum. Havaya baktım. Bir tane bile kara bulut yoktu. Çocuk gör gürültüsü ile irkildi ve havaya baka kaldı. Daha sonra bilmediğim bir dilde hiddetle göğe bağırdı. Nece konuştuğu hakkında bir fikrim yoktu ama pek de iyi şeyler söylemediğini anlamak pek zor değildi. Arkasını dönüp kapıdan içeri girdi. Emma'da göğe bakakalmıştı. Ama çocuğun gitmesine sevinmiş bir hali vardı. İçimden bir ses o çocuğa dikkat et diyordu. Ben de öyle yapacaktım. Zack beni dürttü ve '' Ortak senin ki orda yalnız bekliyor, gitsene yanına '' dedi. Onun yanına git demesi '' Hadi konuş artık da bitsin şu iş '' demekti. Ama onun düşündüğü kadar kolay değildi buna onu söylemek benim için. '' Şimdi değil ortak'' dedim ve Emma'nın yanına doğru yürümeye başladım. Emma beni fark etti ve el sallayarak '' Merhaba Steve'' dedi. Kalbim ağzımda atıyordu. Neredeyse heyecandan bayılacaktım. '' Merhaba Emma'' dedim güçlükle.'' Nasıl gidiyor ? ''diye sordu. Bayılmamak için kendimi zor tutuyordum. Kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki göğüs kafesimi kıracaktı. Güçlükle '' İyi işte ne olsun'' dedim. Gülümsedi. Bu gülümseme beni kelimenin tam anlamıyla öldürüyordu. Tam gidecekken bana döndü ve '' Bu gün koç Stave gelmeyecek. Provalar kısa sürücek haberin olsun. Bir kaç tekrar alıp bitiririz bu günü.'' dedi. Gün hiçte dediği kadar kolay bitmeyecekti. Ama ikimizinde bundan haberi yoktu. Emma ve Zack ile beraber salona girdik. Salonda klimalar tüm gücüyle çalışıyordu. Dışarıda cehennem sıcağı vardı. Ama benim boncuk boncuk terlemememin sebebi dışarıda ki sıcak değil Emma ile olan konuşmamızdı. Salonun ortalarına geldikçe serinlik artıyordu. Soğuk hava ile adeta yeniden canlandım. Tam ben iyice rahatlamışken Emma'nın sesi geldi kulisten '' Steve ilk tekrar başlıyor. Hadi yerine geçsene''




Yaklaşık 2 saat boyunca her bölümü defalarca canlandırdık. Millet evlere dağılmaya başlamıştı. 5 dakika sonra koca salonda ben Emma Zack ve Suflör çocuk kalmıştık. Ayrıca bir kız grubu da Salonun diğer ucunda dedikodu yapıyordu. En fazla 10 kişiydik koca salonda. Emma bana döndü. ''Şu son kısmı da bir kez yapalım sonra bizde gideriz. '' dedi. Olur anlamında başımı salladım. Emma sahneye geleceği yere geçti. O sırada Zack yanıma gelip '' Ortak buradaki hava hiçte tekin değil. Burada daha fazla kalmazsak iyi olucak'' dedi. ''Ne olabilir ki ?'' der gibi baktım Zack'e. Cesaretimi 6 ayda zar zor toparlamıştım elime geçen bu fırsatı harcamayacaktım. '' Tamam ortak. Bir kez tekrar alıp bitiririz.'' dedim Zack'e. Ve prova almaya başladık Emma ile . Tam benim sahnem geldi. Ne diyeceğimi hiç düşünmeden aklıma gelen ilk şeyleri söyleyiverdim '' Emma,seni çok uzun zamandır seviyorum. Artık duygularımı saklayamayacağım. Benimle çıkarmısın ? '' Ne dediğim konusunda hiç bir fikrim yoktu. Umarım bir aptallık yapmamışımdır diye düşünürken Emma'nın gözlerinin dolduğunu fark ettim. '' Jeff ..'' dedi ki bana genellikle ismimle çağrılırdım . Jeff ismini bilen çok az kişi vardı ve kimse bana böyle seslenmezdi. Oldukça şaşırmıştım. Bir şey diyemedim. '' B-Ben..'' dedi ve ağlayarak salondan dışarı çıktı. O anda aklınıza gelebilecek ne kadar küfür varsa hepsini kendime etmiştim. Kendimden nefret ediyordum. Sinirle binanın kolonlarından birine hayatımda attığım en sert tekmeyi attım ve kolona yaslanıp kara kara düşünmeye başladım . '' Jeff '' diyişi kulaklarımda yankılanıyordu .Dokunsan ağlayacak vaziyetteydim. Zack üzgün bir halde yanıma geldi. Tam bir şey söylecekti ki dışarıdan bütün zihnimi alt üst eden o çığlık sesi geldi. Çığlığı atan Emma'ydı. Zack'in suratına baka kaldım. Zack salona bakındı ve '' Lanet olsun. Suflör çocuk ortalıkta yok '' diye bağırdı. Beynimde şimşekler çakıyordu.Onu bulduğum yerde gebertecektim. Zaten o çocukta bir tuhaflık olduğunu anlamıştım. Hele Emma'ya bir şey olsun. O zaman kimse elimden alamazdı onu. Aynı anda çok fazla şey düşünüyordum ki hareket edemiyordum. Gök gürültüsü ile irkildim ve olanca hızımla dışarı koşmaya başladım. Dışarı çıktım. Gözlerim hemen Emma'yı aradı. Onu gördüm. Ama onla beraber hayal olup olmadığını kestiremediğim bir şey daha gördüm. Bir yaratık! Yaklaşık 2 metre boyundaydı. Kolları olması gereken yerde bir çift kanat bulunuyordu.Dişleri bir jilet gibi keskindi. Ve buradan bile çok rahat duyulan inanılmaz iğrenç bir kokusu vardı. Tıpkı bozulmuş bir balık gibi kokuyordu. Kusmamak için kendimi zor tuttum. Daha da ilginç olanı yaratık konuşuyordu ve yanılmadıysam '' Akssssaammm Yemeğii'' dedi. Ne yapacağımı bilemiyordum. Bu sabah düşündüğüm şeyler geldi aklıma '' Emma için canımı bile veririm '' İşte bunu kanıtlamanın tam zamanıydı. O anda belkide yapılabilecek en aptalça şeyi yaptım. Yaratığa bağırarak '' Hey. Seni kokuşmuş bu tarafa gel '' dedim. Yaratık bana doğru döndü. '' Bir başka akkssssaaammm yemeği '' diyerek üzerime doğru uçmaya başladı. Zack bana altın bir para fırlattı ve '' Ona iyi bak. Sana çok lazım olacak. '' dedi. Parayı havada kaptım. ve cebime attım. Tam Zack'e bunun ne kadar saçma bir şey olduğunu ve parayla ne yapacağımı soracaktım ki yaratık üstüme atladı. Birden kendimi yaklaşık 100 kiloluk bir yarasa ile boğuşurken buldum. Beni sürekli ısırmaya çalışıyor ben ise sürekli sağa sola atılıp hamlelerinden kurtuluyordum. 2 dakika sonra yorgun düştüm ve hareketlerim ağırlaşmaya başladı. Yaratık hırladı ve pençesini kaldırıp göğsümün ortasına indirdi. Aslında çok yavaş hareket etmişti ama ben kıpırdayamamıştım. Ayaklarım kurşun gibi ağırlaşmıştı. Darbenin etkisiyle havaya fırladım. Yere düştüğümde başımı taşa çarpmıştım. Her şey yavaşlamaya ve kararmaya başlamıştı. Göğsümün ortasında inanılmaz bir acı hissediyordum. Kafama aldığım darbeden değil göğsümdeki acıdan bayılmak üzereydim. Yaratık yanıma doğru yavaş yavaş yürümeye başladı. İşim bitti diye düşünürken cebimde bir ağırlık hissettim. Para bir bıçağa dönüşmüştü. Bu benim tek şansım olabilirdi. Uygun anı bekledim. Emma çığlıklar atıyor '' Steve ayağa kalk lütfen benim için yaşa '' diye bağırıyordu. Henüz ölmemiştim ve canavara gösterecek bir numaram daha vardı. İyice yanıma yaklaştı. Bıçağı sıkı sıkı kavradım. Ben ayağa kalkamazdım. Göğsümdeki yara buna izin vermezdi. Bu yüzden onun eğilmesini bekleyecektim. Oda aynen öyle yaptı. Oyuna gelmişti. Akşam yemeğinden bir parça ısırmak için eğildiğinde bıçağı yaratığın ağzına sapladım. Önce hiç bir şey olmadı. Daha sonra o yüz kiloluk canavar üzerime yığıldı ve kum tanelerine dönmeye başladı. Ne olduğuna bakmak için doğrulduğumda göğsümde inanılmaz bir acı hissettim. Yere yığıldım ve acıdan bağırmaya başladım. Emma ağlayarak yanıma gelmişti. Elimi tuttu ve lütfen ölme diye yalvarmaya başladı. Her şey bulanıklaşıyordu. Emma'ya '' Seni seviyorum '' diyebildim. Nefes almak bile canımı çok acıtıyordu. Ölmeye hazırdım. Ölümü bekliyordum. Emma yüzüme baktı . Gözlerinin altı mos mor olmuştu ve korkudan titriyordu. ''Ben de seni seviyorum Steve,hep sevdim.'' dedi. O anda inanılmaz bir rahatlama hissettim. Emma'nın beni sevdiğini öğrenmiştim ya. Artık ölsem bile umrumda değildi. Zar zor bir nefes daha alıp Emma'ya baktım. Tam bir şey söyleyecektim ki yaram buna izin vermedi. Gözlerim kapanmaya başladı. Nefes alış verişim giderek yavaşlıyordu. Beni öyle görünce Emma birden irkildi. Etrafına bakınmaya başladı ve hemen ardından çılgınlar gibi bağırdı. '' Zack,Zack ne olursun yardım et Zack o, o ölüyor Zack yardım et '' gözlerim kapandı. Uyandığımda başım ve göğsüm sargılıydı. Kuş tüyü ve oldukça rahat olan bir yastıkta yatıyordum. Başım inanılmaz sızlıyordu. Neler olduğunu hatırlamaya çalıştım. O anda başıma inanılmaz bir ağrı girdi ve sanırım ''Augghh'' gibi bir ses çıkarttım . Oldukça sevecen bir ses '' Hop hop hop sakin ol bakalım hemen öyle her şeyi aynı anda düşünme. Rahatla ve kendini yormamaya bak ''dedi '' Nerdeyiz ? Emma o , o iyi mi ? ''diye sordum ''Merak etme gayet iyi ayılmanı beklerken orada uyuya kaldı. Saatlerce hiç başından ayrılmadı. Böyle bir arkadaşa kolay sahip olunmaz. Nerede olduğumuza gelince MELEZ KAMPINA HOŞGELDİN ''
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aphrodite
Admin
Aphrodite


Lakap : Efendim ?!
Mesaj Sayısı : 88

Steve J. Christensén Empty
MesajKonu: Geri: Steve J. Christensén   Steve J. Christensén Icon_minitimePtsi Tem. 11, 2011 3:59 pm

RP Puanınız: 95.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Steve J. Christensén
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Nirvana R. Christensén

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Melez Kampı :: Karakter :: Karakter Oluşturma :: Rp Puanı Belirleme-
Buraya geçin: